Babilliler’in inançlarına göre yeryüzündeki her şey gökyüzünün bir yansımasıdır , yani gökyüzündeki her şey yeryüzünde de bulunur . Şehirler inşa edilirken gökyüzü model alınırdı . Soğmatar şehri astrolojik simgelerin yansıtıldığı kente önemli bir örnektir .
Birkaç milyon yıl önce, yeryüzündeki evrim sonucu ilk insanlar belirdiğinde, zaten orta yaşa ulaşmış bir dünyaydı yerküremiz. Gençliğinin felaketlerinden ve haşarılığından bu yana 4,6 milyar yıl geçmişti….
Yuhanna göğün ve yerin yaratıcısının Celile'nin ücra ormanlarında otuz yıl geçirerek Yahudi bir köylü olarak yaşadığını; bir ve tek Tanrı'nın bir kadının rahmine yerleştiğini ve ondan doğduğunu; evrenin her şeyi bilen Rab'binin annesinin memesinden süt emdiğini ve evren onsuz işlemeye devam ederken savunmasız bir bebek olarak yediğini, içtiğini, uyuduğunu ve altını pislettiğini; insanların yaratıcısının yine insanlar tarafından yetiştirildiğini ve yeryüzündeki yaşamının sonunda insanlar tarafından öldürüldüğünü iddia eder.
MÖ 586 dolaylarında, kudretli Babil İmparatorluğu'nun hükümdarı ve Yüce Tanrı Marduk'un -tanrıların kralı- yeryüzündeki temsilcisi Kral II. Nebukadnezar Kudüs'ün duvarlarını aşıp İsrail krallığının başkentini yağmaladı ve Yahudi tapınağını yerlebir etti. Binlerce Yahudi kılıçtan geçirildi; hayatta kalan birkaçı da -özellikle eğitimli elitler, rahipler, ordu mensupları ve kraliyet ailesi-İsrailoğullarının sonunu getirmeye yönelik apaçık bir girişimle sürgüne gönderildi. Eğer İsrail diye bir şey olmazsa, tanrısı Yahve da olmazdı.
_Kadın üzerine yazı yazarken kalemi gökkuşağına batırıp, mürekkebi kelebek kanatlarının tozu ile kurulayacaksınız.
_Herkesin vardır bir köpeği. Bakan, kralın köpeği; memur, bakanın köpeği; kadın, kocasının köpeği, ya da adam karısının köpeği.
_Hakikati dinleyecek kadar güçlü olmadığınız için sıradan birisiniz.
_Yetenek ve erdemin insanlara bir
_Hissedebileceğiniz en güzel şey, hayatın esrarlı tarafıdır. Sanatın ve bilimin beşiğinde, bu ana duygu vardır. Onu bilmeyen, dünya karşısında şaşkınlık ve hayranlık duymayan kimse, ölü gibidir.
_Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir, delilik var olmuş bir zekânın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekânın var olmamaya devam
( Bilim Aşkı Üzerine Düşünceler. )
_Bu kitap, evreni ve kendimizi keşfetmek üzerinedir.
_BİLİM, bir bilgi bütünlüğünden çok bir düşünme biçimidir. Duyu organlarımızın yetersizligi algılarımızı çarpıtabilir. Bilim deneye dayanır, köhne sabit fikirlere istekte meydan okuyabilmeye, evreni gerçekte oldugu gibi görebilme şeffaflığına yaslar sırtını. Bu
SİYASETTE DİN İSTİSMARI
"Dinin siyasete alet edilmesi yüzünden bu memleket iki kere battı." (İsmet İnönü, 1960)
Din istismarının tarihi, dinler tarihi kadar eskidir. Dinler öteden beri siyasete alet edildi. Ortaçağ'da Avrupa'da Katolik Kilisesi dini kullanarak toplumsal ve siyasal yapı üzerinde baskı kurdu. İslam dünyasında Dört Halife döneminin sonlarında başlayan 1 istismarı, Emeviler döneminde artarak devam etti. Kendilerini llah'ın yeryüzündeki gölgesi" diye adlandıran krallar, sultanlar, lifeler Doğu'da ve Batı'da meşruiyetlerini hep dine dayandırdılar. Cumhuriyetimizin en önemli sorunlarından biri de dinin siyasete et edilmesi oldu.
Nitekim İ.Ö. 3. binyılın başlangıçlarında, yaratılış efsanelerinde bir değişiklik göze çarpmaya başlar. Ana Tanrıça artık, tanrılar panteonunun başındaki yerinde görünmez olur. Bu önemli değişiklik, daha önce değindiğimiz gibi, güçlü kralların yönetiminde arkaik devletlerin ortaya çıktığı döneme rastlar. Tanrıça yerini, genellikle fırtına ya da
Anlattıklarımız mitoloji, efsane, zamanı geçmiş bir inanç sistemi ama aynı zamanda insanlığın zihinsel tarihi. Bugün bizim saçma bulduğumuz bu efsanelere insanlar binlerce yıl inandılar. O tanrıları yarattılar, sonra onlar için tapınaklar yaptılar, dualar okudular, kanunlar oluşturdular, öldüler, öldürdüler. Elbette soyumun Zeus'tan geldiğine inanmıyorum, çünkü
öyle bir varlık yoktu. Zeus ve Olympos'ta yaşayan akraba ları, o çağda yaşayan insanların zihinsel ürünüydü. Hiçbir zaman hakikati tümüyle kavrayamayacak olan türümüzün, korkularının, beklentilerinin, umutlarının üç bin yıl önce din biçiminde dışa vurumuydu. Aslında aynı süreç şu anda işliyor. Farklı dinler, farklı tanrılar, farklı ritüellerle. Hala hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucizeyle başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist. Yeryüzündeki en kıymetli olgunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek.
Richard Simon, daha Eski Ahit'in Eleştirel Tarihi'nde (1678), Spinoza ile birlikte, eleştirinin kurallarının imandan bağımsız olduğunu söyleyecekti. Zira modernlik Hıristiyanlık dediğimiz dinin eleştirisinden doğmuştur; İslam da yeryüzündeki diğer dinler de bunu yaşamamışlardır.
"Anlattıklarımız mitoloji, efsane, zamanı geçmiş bir inanç sistemi ama aynı zamanda insanlığın zihinsel tarihi. Bugün bizim saçma bulduğumuz bu efsanelere insanlar binlerce yıl inandılar. O tanrıları yarattılar, sonra onlar için tapınaklar yaptılar, dualar okudular, kanunlar oluşturdular, öldüler, öldürdüler. Elbette soyumun Zeus'tan geldiğine inanmıyorum, çünkü öyle bir varlık yoktu. Zeus ve Olympos'ta yaşayan akrabaları, o çağda yaşayan insanların zihinsel ürünüydü. Hiçbir zaman hakikati tümüyle kavrayamayacak olan türümüzün, korkularının, beklentilerinin, umutlarının üç bin yıl önce din biçiminde dışa vurumuydu. Aslında aynı süreç şu anda işliyor. Farklı dinler, farklı tanrılar, farklı ritüellerle. Hâlâ hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucizeyle başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist. Yeryüzündeki en kıymetli olgunun hakikat olduğunu kavrayıncaya kadar da korkarım hep böyle devam edecek.